8 Mart 2014 Cumartesi

HATSABA




HATSABA




1.
Ağladım, 
ama içimden.

Yoksa kızardı bana yüksek gururum. 

Eskiden olmayan yollar, 
eskiden kocaman olan fındıklıkların içinde
zikzaklar çizmiş, 
Her şey değişmiş, 
bir başına kalıvermiş,
kapısı yeşil, 
duvarı beyaz boyalı 
Hatsaba'ga.

Otuzbeş kilo ağırlığıma, 
eve çuval taşırken çektiğim yorgunluk 
ve ettiğim dualar sayesinde kapıya gelen yol, 
arazi gibi, 
bölüp parçaladı çocukluk anılarımı. 

Benim yola 
ve yol ile geleceklere (annemlere) duyduğum hasreti,
şimdilerde yolu olup
geleni olmayan Hatsaba 
ve meyve ağaçları çekiyor olmalı.

"Hayat benim intikam yerde koymadı,
Oh olsun o Hatsaba’ya" diyor karakız...
Ben gülümsüyorum.

Elimde sihirli bir değenek olsa,
Geri döndürsem zamanı...

Mayıs, haziran, temmuz veya bir ağustos günü; 
Arazilerin, ağaçların, evlerin, eski insanların, 
hayvanların (kedim dumanın) olduğu köyüme dönmek isterdim de,
O zamanlar yaşadığım 
hüzün ve yalnızlığım da canlanmayacak olsa... 

2.
İmtihan; 
kimi için elindekini kaybetmek, 
kimi için hiç sahip olamamak. 

Sahip olamamanın yüküyle dolan “hiçlik kefesi”
Bu kadar ağır mı gelir tartıda? 
Oysa ki “her şey” vardı diğer kefede. 

Erik, elma, armut ağaçlarında meyveler, 
Fındık diplerinde hamuçeralar, 
Ahırda "Filcan" (sığırımız), 
Duvarların arasına yuva yapmış serçeler, 
Havada birkaç bulut, 
Öğlen kızdıran güneş, 
Sobanın üstündeki aliminyum tencerede badist mancası, 
Suluğun başında asılı torbada acımaya başlamış süzme yoğurt, 
Tavan arasındaki kavranda kokmuş peynir, 
Ara mabeyin kapısının arkasındaki küpte fasulye turşusu, 
Ambarda eski tuzlu tereyağı, 
Oyanki odanın canımın önünde tasta kurutulmuş kavurma 
Çarşı kapısındaki sırtta yere döküklen dutlar...
En önemlisi
Gelinine ve oğluna karşı katı, 
bana karşı son derece müşfik ve cömert babaannem…

Babaannem,
Baktı sıkıldım yalnızlıktan,
Daldım, karşıki dağlara bakıyorum, 
Erik toplatır, 
Sarmaş’a satmaya yollar, 
Parası ile ekmek margarin ve bisküvi almamı söylerdi.
(o margarin sevmez)
Ben Hozanların başında,
Kızdıran güneşle erimeye başlayan margarine 
kopardığım ekmeği daldırır
Yemek molası verirdim. 

3.
Köydeyim,
Kendisine tutumlu 
başkasına cömert olan babaannemin yanımda,
beni istemeyen 
(babaanneme arkadaş olayım diye her tatilde beni köye gönderen) 
anne babamın 
(şehirin) 
uzağındaydım. 

Acaba,
kız olduğum için, 
sadece kız olduğum için değil 
Allah’ın belası ortanca kız olarak onlara gönderildiğim için mi? 
Çocuk yaşta 
her fırsatta beni babaannemin yanına yolluyorlar.

Görünüşüm ablama, 
kızkardeşime ne de anneme benzemediği için mi?
Babaanneme arkadaş olarak kız kardeşlerim içinde beni seçiyorlar.

O'nun gibi esmer olduğum için mi?
Şehre geldiğinde "hayde Karakizum gidelum köyumuze" 
diye beni götürüyor babaannem yanında. 
Onlar şehirde kalıyor tatillerde, 
benim tatilim babaannemle köyde.

Çok yaramaz olduğum için mi?
(eşkıya der babaannem bana) 
Şehirde, annemin kurduğu sofrada 
ailemle yemek yemeyi haketmiyorum. 

Öğle yemeği için eve gelmeye üşenen babaanneme 
Ayran yapmak için bakraça yoğurt koydum, 
Ekmeği sofra bezine sardım, 
turşuyu küçük bakır tavada kavurdum.
Dik arazinin bozuk patikalarında,
dökmeden babaanneme yemek götürmek için çabalıyorum.
Bunları sıradan bulan babaannem
"hayde oğlum nerede kaldun?" diye bağırıyor arazinin dibinden.

Karakızım ya, 
Onun Karakızı'yım ya,
Onun kadar hızlı olabildiğimi göstermek zorundayım. 
Ona benziyorum ya, 
onun gibi becerikli, 
ona layık yiğit (cesur) olmalıyım.
Yaşımın üstünde sorumluluk alıp 
oyalanmadan, yemeği ona götürmeliyim.

Babaannemin Karakız'ı olduğum için mi? 
Masada annemin yaptığı yemeği yemek yerine
Fındıklıkta veya tarlada babaanneme yemek taşımak zorundayım.

4.
Zekiyim ben, 
Karadenizin dağ köyünde 
Kız olmanın ne denli lanetli olmak olduğunu çabucak kavradım,
Çocuk yaşta varlığımın dünyaya nasıl yük olduğunu da anladım.

Merak etmesinler,
Onları "ortanca kızın" külfetinden kurtarmak için,
İstasyonuma uğrayan ilk trene binip, 
İlk fırsatta yanlarından ayrılacağım.

Kimse suçlu değil,
Kız olarak dünyaya geldiğim için
Her sıkıntılı durumda suçu kendimde arayacağım.
Herkes haklı 
ve her itham doğru deyip 
her saldırana teslim olacağım.

5.
Aslında;
Deli gibi 
annemi ve babamı ve kardeşlerimi özlüyordum, 
onlar beni özlemiyor, köye gönderiyor diye 
gururumdan özlemimi içime gizliyorum.

Ailemle olmayı 
babaannemle olmaktan daha çok sevdiğimi 
söyleyemem ki,

Ama çocuğum,
Yalnızlığı ve terkedilmişliği 
her fırsatta 
anneme "saldırmadan" 
sindiremem ki,
...

6.
Seneler, 
şelaleden aşağı akan su misali 
geçerken,

Ben, 
beni isteyen 
evlat, eş, öğrenciler, arkadaşlar, 
komşular ve dostlarla gezerken,
Ailemin fersah fersah uzağında kalacağım.

Köye bırakılan Karakız;
Ailesi, İşi, evi, arabası, parası olmasına şaşıracak,
“neden beni seviyorlar, 
neden yanımda olmak sitiyorlar, 
ben sevilmeye layık mıyım ki” 
diye soracak 
belki de ruh hekimime.

Oğlu kendisi (Karakız) gibi hissetmesin diye, 
Yanında saklayacak,
Bütün güçlüklere tek başına göğüs gerecek,
oğlunun Onu seven ve hiç bırakmayan annesi olacak.

7.
Ne ki,
Oğluma göre
"Anneanne"; tatil yeri, 
"köy"; özgürlüğe kaçış,
"Anne"; yaşayacağı yeri oğluna göre seçen kişi 
"Aile"; annesi, babası ve kardeşiyle “dünyası”
"Oğlum"; o dünyada sonsuza kadar 
söz sahibi olacak 
"birleşmiş milletler daimi konseyi üyesi"

Ne olursa olsun
oğlumun kahramanı 
"Anneannesi"

Benim annem;
Kızına karşı katı, 
torununa müşfik, 
sanki babaannemin bakiyesi

8.
Kim aslında
Köye, 
hatsabaya, 
babaannemin yanına 
gönderdi beni?

Bana kardeşlerimden ayrı bir yol çizen 
gerçekten de annemler mi?

Yoksa 
Anne babamın katılığından mı korudu beni babaannem aslında?

Onları yetiştirirken yaptığı 
günahların tevbesi miydi 
beni büyütebilmesi,

Ceza mıydı 
yoksa hediye mi, 
Bilge Kaplava'nın 
Karakız'ı (eşkıya) ile arkadaşlığı?

Kim, 
Acımadan, 
boğulacağım o hasret denizine 
atıverdi beni 
ben daha çok küçükken?

Kim 
"Garipluk" suyuyla 
yoğurup yüreğimi, 
babaannemin 
Allah'a gümeni ve dualarıyla fırınınladı?

Kİm, benim eşkıya karakterimi 
babaannemin “gümeni" 
(umudu) yaptı?

Kim, 
Sonsulukla aramdaki 
dua ipini eğirdi 
(babaannemin naylon çuvallardan ip eğirdiği gibi)
Kim kör düğümle 
beni varlığına bağladı?

9.
Ben, 
Babaannemin bana yüklediği otları
Makbule halanın evinin önünde 
bıraktığım gibi
(Orası
bizim eve varmadan önceki son durak,
Oysa ki
yükleri eve çıkarmak için
daha on dakikalık yol tırmanmak gerek)

Yok öyle değil,

Ben,
taşıyamayacağım yükleri;
varlığımın oluşturduğu külfeti,
kız olmanın verdiği laneti
ve yalnızlığı
dünyada bırakıp,
(babaanneme kızdığım zamanlarda
babaannemi terkedip
ormana kaçtığım gibi)
hiçlik uzayına bırakırken kendimi 

Kim 
beni yörüngesinden ayırmadı?

Ben, 
vaktinden önce 
dönmeye karar verdiğimde 
geldiğim yere 
kim gülümsedi hiç kızmadı?

Kim,
babaannem gibi 
her hatamı affedip, 
her yalnızlık hissimde
mutlu etmek için 
başka başka 
Sarmaşlara yolladı beni?

Ben, yalnız kalıp 
yok olmaya çalışırken, 
Kim,
Evlat, Arkadaş, Eş ile 
etrafımı sardı
sarmaladı?

Kim, 
Beni hasta ettiklerini unutturdu da 
Sağlığımı babamla, 
Merhametimi annemle sağladı.

Kim,
Yoksulluğumu, 
yoksunluğumu alıp, 
sınırsız varlıkla 
dört bir yanımı sardı?

Kim gibi çıktı karşıma? 
Nasıl korudu?
Ne gibi kazındı aklıma?
Kim idim doğduğumda? 
Kim oldum çocukluk tatillerimi 
hatsaba da 
babaanneme arkadaş olarak geçirdiğim
senelerden sonra
(seneler kadar uzun sürerdi günler
ve 
asırlar kadar yavaş geçerdi haftalar)

10.
Yine, 
beyaz bulutlarıyla 
mavi gökyüzünün kapladığı 
dağların ortasında,
yeşilliklerin içindeyim. 

Artık Gablava yok buralarda,
Ben kendi rızamla geliyorum köye,

Bakarsan
yeşilliklerin dilini en iyi bilen 
babaannemin
fersah fersah uzağındayım.
Görürsen
en yakın arkadaşım Gablava yine.
Her an yanımda gibi,
Konuşmalarımın arasında geçiyor
onun bilge cümleleri

Ben, 
ona kızıp
senelerce kaçsam da buralardan,
Etrafımı çevreleyen aynalar gibiydi 
duaları,
Ne yana dönsem
oradaydı babaannem.

11.
Beni 
ailemden uzaklaştırırken 
yüreğime kazınan hasretten mi?

Çocukluğuma ve babaanneme 
duyduğum özlemden mi?

O zamanlar hissettiğim 
"gariplukdan" mı?

Karakız gibi gurur yapamıyorum,
Burnumu tıkayan, 
Başıma ağrılar sokan yaşlar, 
Gözlerimden süzülüp masaya akıyor.

Hangi eski resimler 
geliyor gözümün önüne de
şimdiki görüntüleri 
bulanıklaştırıyor?

Kim ağlatabiliyor 
Babaannesinin "eşkıyası'nı",
babasının yaramaz, fena, Kudulinası'sını,
annesinin isyankar çocuğu, baş belasını,
nasıl da ağlayabildi seneler sonra Karakız?

Bu arada
sahi kim terk etti Hatsaba'yı 
yalnızlığa? 
(Karakız'ın bedduası)

Hatsaba;
yeni yapılan evin bahçesindeki 
dekor şimdi
Gablava'nın koca Hatsaba'sı 
ve kıymetli köyü;
Çocukların eğlence 
ve özgürlük yeri.

-Son-
Yalnızlığa terkedilen Hatsaba'ya gönderilen 
“karakızın” 
Gariplukla geçen çocukluğu,
Ya da
"Eşkıyanın" Gablavayla arkadaşlığı.

Hasret ve umudun,
Doğa ve duanın, 
Yalnızlık ve güvenin,
Korku ve gücün serüveni.

Zaman,
Allah'ın bana en büyük hediyesi,
Dönmeyeyim
ben o eski günlere
böyle çok iyiyim