11 Kasım 2014 Salı

yaşlanmak ısırgana dokunabilmek mi?

Yaşlanıyor olmalıyım.
Elimi yakmasına aldırmadan kopardım, hatta faydalarını düşünüp insanlar yararlanmalı mı diye içimden geçirip de herkesin görebileceği bir yere bıraktım bahçedeki saksıda kendi kendine büyümeye başlayan ısırganları. Bütün bir gün ve hatta gece boyunca acıdı elim de ağlamadım, bağırmadım, yardım istemedim, elime krem falan da sürmedim.
Isırgan yakar ya, son nefesinde bile vazifesini yaparak tamamladı görevini. Ben ise estetik uğruna onların köklerini çekerek saksıdan koparırken canımın yanacağını bile bile üşendiğim için eldiven takmadım da şimdi utanmadan elimi yaktıklarından bahsediyorum.
Hayatımdan çıkarıp attıklarımın canımı yakması, ellerim gibi yüreğimin sızlaması gibi geldi ki haklı mı haksız mı olduğumu anlayamadım bir müddet. Affetmeyi nasıl istediğimi bilseler, koşa koşa sarılacağımı, gelirler de kabahatlerini bilmiyorlar ki! Neyin canımı yaktığını ve halen yakmaya devam ettiğini belki de bu dünyada hiç bilemeyecekleri gibi.
Eski zamanlarda yaşasaydım çoktan idam edilmiş yahut canlı canlı yakılmıştı benim gibi isyankarlar ki affetsin tanrı isyanı da günahsız teslim edilsin kutsal ruhlar.
Şimdilerde hangi iyi niyetlerle yaptılar ve yapamaya devam ediyorlar bastırıp sindirme çalışmalarını da öldürmeyen işkencelerle imtihan oluyor benim gibi bağımsız isyankarlar bilemiyorum.
Isırganın elimi yakışı, dişçinin uyuşturduktan sonra dişinin içini oyuşu gibi... Yoruyor, bunaltıyor ama acıtmıyor yapılanlar.
Sonra üzülüyorum. Acısın istiyorum yaptıkları ki hala genç hissedeyim kendimi. Gençken çektiklerimi hissedersem gençleşirim (mi?)
Acıtsalar, ağlatsalar da bağıramıyorum avazım çıktığı kadar. Terk etse pek çokları bunalımına girmeye fırsat vermiyor bağımlı olarak etrafımda yaşayanlar.
Yaşlanmak bu olsa gerek. Şöyle bir temiz buhrana giremiyor insan sorumlulukları bu denli yoğun iken. Dünyadan elini eteğini çekemiyor eteğine yapışanlar varken. Kendini atacak uçurumu bulup kollarını açarak uçmaya kalktığı anda yanındakileri görünce ‘ söyle bir manzaraya bakalım, rüzgarı içimize çekelim’ deyip konuyu değiştiriyor, niye oraya geldiğini unutturmaya çalışıyor.
Büyümek Allah’ı daha iyi anlamayı sağlıyor. Neyi niçin yaptığını, neyi nasıl istediğini? Büyümek elinin ısırganla yanmasına dayanmak ya, bile bile ısırganı eliyle koparmak ya, eller gibi algıyı da nasırlaştırıyor seneler ve insana bağımlı olan minik insancıklar.
Çok güzel kokarken küçükken elleri, hatta teri, yılların ilerleyişi ile nasırlı elleri, sararmış dişleri, ağarmış saçları ve katılaşmış yüreği ile tasfir ediliyor yetişkin insan.
Çocuk gibi ağlamak, kahrolmak, dünyanın sonuna gelmiş gibi ümitsizliğe kapılmak nasıl tarih oluyor ise, çocuklar gibi gülmek ve sorumsuzca eğlenmek de yıllar ile gidiveriyor zihinden.(kişi gerçekten büyüye bilmişse)
Yoksa yaşlandığı halde ısırgana tutamayanlar için henüz yaşlanmaktan söz etmek için çok erken. Ben öyle yaşlanmış hissettim kendimi ısırganı acıyacağını bile bile koparıp sessizce bahçenin köşesini bıraktıktan sonra. Zeynep Reyhan 12 kasım 2014