10 Nisan 2013 Çarşamba

Yaşlılık kimisi için yaş almaktır, kimisi için yaşını kaybetmek

Kimisi hiç yaşlanmaz Özal gibi, kimisi asılsa da on yıllarca ölmez Menderes gibi.

Kenan Evren veya Süleyman Demirel gibileri bu dünyada hem yaşarken bulundu hem ölüyken. Bülent Ecevit ise şanslı bir liderdir onlara göre sahip olduklarını kaybetmeden sadece canını kaybettiği için.

Ölmek, vaktiyle emir verdiklerimin artık beni dinlememesi hatta onlardan emir alır konuma gelmem olurdu benim için şayet bir komutan veya lider olsaydım.Ölüm bunamak veya işe yaramayan fikirler üretmem olurdu benim için bir bilim adamı olsaydım.

Mevlana için yaşlılık erdeme giden yol iken Aziz Nesin ve Necip Fazıl için başkalaşmaktı gençken sahip olduğu değerlerinden. Kimin doğruyu bulduğunu gördüklerinde asıl ölüm yaşanacak onlar için sonsuz yaşamın başlayacağı alemde.

Şükretmem gereken şeylerden biri,Yaradan'ın bana kaybedersem yaşamaya devam edemeyeceğim kadar büyük bir güç vermemiş olmasıdır. Cesedimin sahip olduğum herşeyi kaybettikten yıllar sonra defnedilmemesidir Margaret Thatcher gibi.

Dünyayı değiştirdiğini düşünüp böbürlenen Steve Jobs’a kendi ölümü karşısında acizliği yaşatan ve kazandığı bütün başarılara karşın en vasat insan gibi çaresizce kendi ölümüne seyirci bırakan Allah’a şükretmem gereken bir başka önemli şey ise kaza ve kadere imanı emrederken, aslında herşeyin başıma gelebileceğine beni önceden hazırlamasıdır.

Bedeni sağ iken aklını, yetkilerini, varlığını kaybeden insan için azap cehenneme gitmek midir bu şekilde yaşadığını görmek mi?

Milyonları kurtarmak için binlere işkenceyi ve sıkıntıyı yaşattığı düşünülen Kenan Evren elden ayaktan düşmüşken, yürüyecek gücü bile yokken bu dünyada hesaba çekiliyorsa idam mı zor gelir ona kalan zamanını hapis olarak bir odada geçirmesi mi?

Haksız yere katledilen Hz Hüseyinin adını dualarla yüzyıllarca yaşattıran da O iken, onu öldüren Yezide yaşarken ölümü isteyecek acıları verip canını aldıktan sonra hiç yaratılmamış olmayı dileyecek şekilde adını tarihe yazdıran da yine O'dur.

Allah kimi kulunu sağken muvaffak etse de tarihe öyle kaydettiriyor ki dünya durdukça yuhalanıyor lanetleniyor insanlar tarafından.

Kiminin önce sahip olduğunu zannettiği tüm gücü ve itibarı alıyor, aklı ve sağlığı bedenini terkediyor da ruhu aciz bir şekilde kendine olanları seyrediyor.

Kimi kulunun bedeni ile ruhunu aynı anda alırken kimisinin bedenini ansızın alıyor da adını sevgi, saygı ve dualarla sonsuza kadar yaşatıyor.

İnsanların nasıl yaşadığına, nasıl yaşladığına, nasıl öldüğüne ve öldükten sonra nasıl anıldığına bakan için Allah'ın adaletini anlamak bir çocuğun gördüğü hayat bilgisi dersini anlaması kadar basit olacaktır aslında anlayan için. 8/4/2013

7 Nisan 2013 Pazar

Akil insan -Akıl akıllı ise akılda kalır, şimdi akıl almazda yazılmazsa da gün tarihte yazılı kalır. Sevgiyle kalın.

Sevgili Nuriye Akman;
Sizin yazılarınıza cevaben yazdığım kimbilir kaçıncı yazı bu. Daha öncekileri yollamadım ama bu sefer durum farklı. Sizin yazınızla Mustafa Armağanın yazısı birleşince yazılanları üstüme alıp cevap vermem zaruri oldu.
1. Siz akil adam olarak rol istiyorsunuz ve haklısınız, kendini akil görenler şayet bunu resmi makamlarca tescilletmedilerse akil değiler mi?
2. Ülkeyi halk düşmandan temizleyip meclisi kurmuşsa kendi basit sorunlarını çözemez mi?
3. Bizlerin düşmanı ülkeden kovma gerekçemizde ve İstiklal Marşı’nda da belirtilen Allah için savaşmak, kimseden görev beklemeden Allah için bu yola baş koymak yetmez mi?
Geçenlere ülkemin büyükleri karar verdiler. Benim gibi Halk eğitim merkezinde çalışan öğretmenlerin öğrencileri mutlu veya motive etmesi için kurs başına ikişer hediye gönderdiler. Bizden iki öğrenciyi seçip hediye vermemizi istediler. Yaşları yirmi ile altmış arasındaki kursiyerlerden ikisine hediye vermemiz gerekiyor. Bunların görevi ne? Kursa gelip birşeyler öğrenmek. Zorunlular mı? Hayır gönüllüler. Bunun için Hayat boyu öğrenme programı çerçevesinde bizler kurs açmaya zorunluyuz. Ama içlerinden seçmemiz gerekiyor. Yani benim iki kurisiyerimi seçip “aferin çok iyisiniz” deyip diğerlerinde de “siz de çok iyi olun size de kahve fincanı hediye edelim” demem gerekiyor.
Ben bunu yapmadım. Yapamam da zaten. Gecelerce düşündüm. Kimi seçmeliyim? Kimi ayırmalı kimi öne çıkarmalıyım? Sonunda bunu kursiyerlerin seçmesi gerektiğine karar verdim. Kursiyerlere ikişer isim yazmaları için küçük kağıtlar ve birer kalem verdim. İlginç olan seçilen isimlerin benimde gönlümden geçen isimler olması oldu. Düzenli devam eden, sabırla çalışan, şikayet değil teşekkür eden kişiler seçildi. Halk eğitim müdürü“ kimi seçtiniz hocam?” dediğinde “ben değil kursiyerlerim arkadaşları seçti” dedim bururla.
Bence benim gibi öğretmenlerden tutun da müdürlere, hakimlere, savcılara, gazeteceilere ve akil adamlara kadar herkesi seçmeliyiz. Bunlar bize dayatılmamalı. Seçtiklerimiz şayet bizi mutlu etmiyorsa sonraki dönem seçmeyerek onlara tepkimizi belirtmeliyiz. Onlar da padişahlığın kalktığını ve hiçbir koltuğun hiçbir kimseye tapulanmadığını hissetmeli ve ona göre insanlara sevgi ve saygıyla muamele ederek vazifelerini yapmalı.
Demokrasi için değil imparatorluğun devamı için savaşan insanlarımıza sormadan ülkeye demokrasiyi getirip de diktatör gibi on yıllarca hükmeden yöneticilerin bize miras bıraktığı “ben akil isem o beni seçer yoksa ne haddime olsa olsa sakil olurum” hissinden kurtulup, kaderimize yön verme imkanını bize veren Allah’ın bana verdiği yetkiye dayanarak sizi “akil insan” ilan ediyorum. Sizin görüşlerinizi seçilmiş (!) yöneticilere anlatıp onları ikna etmenize gerek yok. Bizlere anlatın biz de başkalarına anlatırız.
Akıl akıllı ise akılda kalır, şimdi akıl almazda yazılmazsa da gün tarihte yazılı kalır. Sevgiyle kalın.