1 Aralık 2010 Çarşamba

Kabul ben bir hiçim

En yüksek dağın en yüksek tepesine çıksam da
Oraya asılacak bayrağı ütülemektir benim işim
Biliyorum
Asıl mesleğim
Kalabalık bir toplantıda en can alıcı fikirleri ortaya atsam da
Boş bardakları doldururken ve börek yaparken kıymetliyim
Yahut derin dekoltemle ordaki bir vazo gibiyim
Biliyorum
Ben bilmem
Öğrenmiş olsam da, yaşayıp tecrübe etsem de
Mayınları bulma zamanı için öne sürülmekten ileri gidemem
Biliyorum ben diye birşey yok aslında
Elimin ürettikleri, dilimin söyledikleri, zihnimin düşündükleri
Ancak bir işe yarar birgün gelip de benden yeni bir can çıkarsa
Biliyorum bu çift taraflı bir işkence
Bir şekil içine sokulmam gereken
Ve aslında çıkmazsam içinden
Tek gündemdir o şekil ya
Yoksa o şeklin içindekilerden aydın kimselere ne
Biliyorum peki neden
Bilsem de, yapsam da, aşsam da engelleri
Neden bir şekilden ileri gidemem
Yarımsam, eksiksem, iki kişi iken bir sözü söyleyebiliyorsam
Neden ayırmamış gideceğimiz yerleri mevlam
Cennetse insanlara vaad olunan
Büyük ve sonsuz mekan
Nedir bu etrafımda oynanan yalan
Nedir kurtuluş bu fani zindandan
Biliyorum ya gerisi hikaye
Üç gün için değmez
Ispatlanmış gerçekler için tekrar tekrar mücadele etmeye
4-3-2007

Hak sahibi ben isem
Sizden gelecek lutufları istemem
Yüksek tepelerden buralara sürüklenmişken
Ayağıma takılan çakıl taşlarına gücenmem
....................................

Olayın özü bu benim gözümde
Konuşacak onlarca sorun varken dönüp dolaşıp o şekle takılıyor insanlar
Ülkemin; eğitim, işsizlik, ekonomi gibi sorunları
Dünyamın; kirlilik, savaş, açlık gibi sorunları dururken birileri bizi hep aynı konuya çekiyor
Ben bu konuda çok yazdım ama kendime.
Nolur artık başka konularda konuşalım da tarihin sayfalarına bu salakça konularla kaydolmayalım

Sağlıcakla kalın 10-kasım 2010

Uyumamaya direnen çocuklar gibiyim.

Uyku; kitap okumak, uyanık kalmak ise onun dışında yaptıklarım benim için.

Okumak dışında yaptıklarım da gerekli, yani bir çoğu. Bazısı beni besliyor, bazısı dinlendiriyor, bazısı eğlendiriyor ve bazısı yoruyor. Benim düzenli olarak uyumam lazım ki büyüyebileyim. Ne zamandır düzenli uyuyamıyorum. Uyusam da sık sık uyanıyorum, bundan olacak her tarafım ağırıyor.

Uyuyamıyorum –okuyamıyorum- çünkü etrafımdakileri kaçıracağımdan korkuyorum. Sohbet etmek, televizyon seyretmek, gezmek gibi çok önemli işlerim var.

Televizyon başlı başına bir esaret. Bir konu her kanalda farklı yorumlanıyor. Tabi ki aynı haberi ikinci kez izlemiyorum. Hani çocuklar sıkılır ya aynı oyuncaktan. Ama ya başkaları daha önemli birşeyler demişse diye kanal kanal dolaşıyorum. Hani çocuklar deşer ya evin orasını burasını. Önce haberi izliyorum sonra yorumlarını, sonra yorumun da yorumu. Hani sanki birazdan öleceğim de hepsini duymalıyım. Kenini sürekli meşgul etmek isteyen çocuklar gibiyim. Nihayetinde nasıl bir çocuk uyursa herşey bitecek, her şeyi kaçıracağım diye direnir ya ben de bir kitap alırsam elime ve okumaya başlarsam herşeyi kaçıracağımdan korkuyorum. Dur şunu da izleyeyeim, şu konuda da konuşayım...

Uykuya dalamayan çocuklar gibiyim. Bir başlasam bitirebilirim aldığım kitapları. Bir elime alsam başlayabilirim. Ah bir okusaydım daha neler yazabilirdim. Ama vakit yok ki okuyayım. Vijdanım rahatlasın diye boyuna kitap alıyorum. Gördüğü her oyuncağı alıp sonra bir köşede unutan çocuklar gibiyim.

Uyumayan çocuk huysuz olur. Bazen beşikte sallayanarak sersemleyince, bazen arabaya koyup gezdirilirken dikkati dağılınca, ortam değiştirince uykuya dalabilir.
Dalmak, Uykuya dalmak. Biryerden çıkıp başka bir yere gitmek. Biryerin derinlerine ulaşmak. Uykuya dalmak bundan bazen çok zor olur.

Kitap okumaya dalmak da uykuya dalmak gibidir. Bir alemden alır başka alemlere taşır kişiyi. Her kitapta ben ne alemler olduğunu tahmin ederim de zorlanırım dalmaya. Ah bir dalsam bu sefer kaybederim kendimi o alemlerde. Bazen çıkamam günlerce.

Uykuya dalmak için bazen son anda vaktiye reddedilenler kıymetli olur çocuk için. Çocuk emmeye karar verir ya annesine ya da emziğine yumulur. Ve farkında olmadan uyur. Bilerek uyumak veya bilinçsizce uyumak, farkeder mi uyuduktan sonra. Uyumayı bilen çocuk ağlamadan rahatça uykuya dalabilirken uyumayı bilemiycen zorlamayla sersemleyip uyuyabilir. Biri uyurken mutlu olur diğeri uyuyacak diye ödü kopar.
Okumak da böyle, kimisi isteyerek okur ve okurken mutlu olur, kimisi zorla işkence gibi okur. Kimisi de benim gibi okumak için elinden geleni yaparken birtek okumaz. Bekler ki yaptıkları onu okumaya sevketsin. Aldığım kitaplar, kitaplar hakkında okuduğum küçük yazılar, birden kıymete biner. Bazen etkiler kitaba sevkeder, bazen gönül bu vesile ile başka kitaplara meyleder.

Nihayetinde uyur bebek. Bebek uyur çocuk olur, çocuk genç olur, genç yetişkin. Uyumasa büyüyemez ki! Çünkü büyüme hormonu uykuda salgılanıyor. Bebeklerin büyümesi görülebilir ve ölçülebilir. Boy, kilo, baş çevresi vs. İnsanlar bu büyüyor maaşallah der, uyusun da büyüsün benim evladım diye ninniler söyler.

Ben okuyarak büyürüm. Zihinsel olarak. Dinginleşirim. Olgunlaşırım, hayata daha rahat bakarım. Saçlarım ağarmaz da zihnim ağarır.

Ve uyanır nihayetinde çocuk. Sanki o huysuzlukları uyku ile silinmiş gitmiştir. Daldığı alemlerden gelmiş, sanki yeniden doğmuştur. Acıkmıştır, merakı artmış etrafını seyre dalmıştır, dillenmiş farklı sesler çıkarmaya başlamıştır. Uykusunu alıp uyanmış uyanmış çocuk ne güzel gülümser, yemeğini ne güzel yer, oyununu ne güzel oynar. Uykusunu almış bir çocuk anne için ne güzeldir, ne rahattır. Her uyandığında anlar bunu da, çocuktur, unutuverir. Uykuya dalmak yine de zor gelir bebeğer, çocuğa, gence. Yetişkin olduğunda ise vakit yoktur eskisi kadar uyumak için. Yapılacak ne çok iş vardır. Bundan olsa gerek yetişkinler uyuyarak değil okuyarak büyümeye devam eder.

Büyümek bir yaştan sonra okuyarak olursa güzel görünüyor. Parayla veya mevkiyle büyümek çiğ kaçarken ilimle büyümek erdem oluyor.

Okumadan yaşlanmak ise gerçekten yaşlanmak. Bir ağacın yaşlanması gibi. Bir kaplanın, panterin yaşlanması gibi. Yok oluşa doğu koşar adım ilerlemek. Sahip olduklarını kaybedişi çaresizce seryretmek.

Ben yaşlanıyorum. Öyle zor ki, hem farkındayım hem birşey yapamıyorum.
Neler kaçırdığımı biliyorum. Hiçbirisini bilmesem bile. Bazen biraz kestiriyorum ama birden uyanıyorum. Hep uykusuz bir o kadar da huysuz bir hayat sürüyorum.

Ne oturduğundan ne de yattığından keyif almayan, sürekli huysuzlanan küçük bir çocuk gibi, bunamaya başlayan bir yetişkin gibiyim.

Uyusam ve rahatlasam. Her uynanışımda bedenen olmasa da değil ama zihnen büyüdüğümü ben de farkedeceğim etrafımdakiler de.

Çooook uykum var ama meraklı çocuklar gibiyim etrafımda olanları kaçıracağımdan korkuyorum. Uyumamak için direniyorum. Gözlerim uykusuzluktan kızarmış, Etrafına boş boş bakan, Düzenli uyuyamadığı için büyümesi gerileyen bir çocuk gibiyim. 30kasım 2010

19 Kasım 2010 Cuma

Merhametli anne kuralcı anneye göre daha kolay ve sıklıkla çocuk döver

Bu bir araştırma değil basit bir gözlem sonucu oluşan tesbittir.
Varsın araştırmacılar burdan yola çıkarak biryerlere ulaşsın.

Efendim bir anne çok merhametli ise ne yapar?

Çocuğuna kurallar koyar çünkü annedir ve çocuğunu koruyup yönlendirmelidir.
Çocuk bunların bir kısmına uyar,
Bir kısına direnir,
Bir kısmını da uyuyormuş gibi yapar ama reddeder.

Mesela sabah erken kalkmak konusunda direnir,
Yemekten sonra diş fırçalam konusunda fırçalıyormuş gibi yapar ama fırçalamaz,
Banyo konusunda yıkanır ama düzgün yıkanmaz

Merhametli anne kıyamaz
Katı olamaz,
Önce söylenir,
Sonra dırdır eder,
Babaya şikayet eder, tehdit eder,
Sonra dayanamaz iki tokat patlatır.

Katı ve kuralcı anne
Her talimatı takip eder, hata anında müdahale eder,
Çocuğu zorlar, baskı yapar arada söylenir ama genelde söylenmeden amacına ulaşır,
Çocuğu takip eder, talimatlara doğru uyup uymadığını denetler allem eder kallem eder ama o çocuğa dediğini yaptırır

Analaşılacağı üzere merhametli anne sonuçta söylenen, dırdır eden ve nihayetinde çocuğunu döven anne olurken,
Kurallı ve disiplinli anne dışarıdan katı gibi görünse de daha az söylenen, dırdır eden ama çocuğuna şiddet uygulamayan anne olur

Burada
Psikopatça çocuk döven,
Ruhsuzca çocuğa kurallar koyup yaşamdan bezdiren,
Çocuğa tamamen teslim olup acizce sağda solda dert yanan,
Çocuğu tarafından tamamen ele geçirilip sözünden çıkmayan
Çocuğu tarafından başkalarının yanında –bunun kafası basmaz- aşağılanan anneler gözlem dışı bırakılmıştır.
Onları daha sonra değerlendirebilirim

Sağlıcakla kalın
19 kasım 2010 20:59

22 Ekim 2010 Cuma

Kadınların kadınlara yaptığını hiçbir erkek yapamaz

• Ülkemin cahil de okumuş da olsa kadınları aynı. Yapmak istedikleri bir diğerini istedikleri gibi yönetmek. Ben inanmıyorum erkeklerin bu ülkeyi yönettiklerine.Onlar aslında kadınlar için çalışan kuklalar.
• Taşrada bir kadın, Raziye, kıymetsizdir çinkü kadın. Raziye okutulmaz, çalıştırılır ve erkenden evlendirilir. Baştan savılır. Kız yükü tuz yüküdür ya kurtulur aile bu yükten tez elden.
• Sonra o Raziyecik çocuk yaşta eşinin evindeki otorite ile tanışır. Hanım ağa veya kaynana. Kaynana ezer Raziye’yi, çok çalıştırır, oğluna şikayet eder yeri geldiğinde dövdürür, kovdurur, boşatır, üstüne kuma aldırır.
• Kaynana ne derse o olur. Raziye’ye zorla çocuk yaptırılır. Doğurmasa kısırdır, illa ki torun vermelidir. Raziye en önemli görevi olduğu için çocuk yapar, çocuk kız olur, Raziye aşağılanır, hakir görülür, bu sebeple üzerine kuma bile alınabilir. Bu bizim ocağımızı batıracak denir.
• Sonra erkek doğurur Raziyecik, birden yarı insan oluverir. Ama tam değil, Evladı büyüdükçe o da kıymetlenir kaynanası bazı yetkiler artık Raziye’ye devredebilir. Artık o da bilebilir ne yemek pişirileceğini, yorgunsa uyuyabilir, kapı gibi erkek evlat vermiştir onlara. Raziye en güzel yemekleri evladına verebilir artık. O erkektir ve en güzeline layıktır. Raziye onu okutabilir, o erkektir ve okumak hakkıdır, Raziye oğlunun elini sıcak sudan soğuk suya değdirmez, sırtında taşır, kaç yaşına gelene kadar yere indirmez. Hasta olmasın diye gözünün içine bakar, büyüsün kuvvetlensin diye macunlar şuruplar yapar.Oğlu büyüdükçe yetkileri artar, oğlu kükreyip birşeyleri kırıp devirmişse konuya komşuya hava yapar. Erkektir evladı ve erkek gibi olabilmesi için Raziye ona tüm imkanları sağlar. O da erkek olur.
• Kız evladı hizmet etmelidir, hem annesine, hem erkek kardeşine hem de herkese. Okutmak masraf demektir, neme lazım, okuyup da başımıza profösör mü olacak. Hem onun dili uzayacak gözünü açmadan evlendirmek gerekir. Kızcağız kendini paralasa da yaranamaz ailesine, tez elden kurtulmak gerekir o kızdan. Raziye ergenliğe geldiğinde evlendirir kızını.
• Ve oğlu ergenliğe geldiğinde ona bir kız bulmalıdır Raziye. Öyle ki hem güzel olmalı hem de ailesinin soyunda erkek olmalı ki erkek doğurabilmeli. Nihayet erkek evladını evlendirip gelin sahibi olduğunda işte o zaman o zavallı hakir kız Raziye kaynana olur, tam bir insan olur. Evin tek reisi, gelinin bekçisi, işkencecisi, oğlunun gözünün içine baktığı anası oluverir. Yani öyle birşey olur ki yıllarca nasıl yok ise şimdi o ölçüde var oluverir. İnsan oluverir. Ama kızları insan değildir. Ancak ve anacak evlenip erkek evlat doğurup büyütüp evlendirip kaynana olduklarında lafları dinlenir olacaktır onların.
• Erkek doğuramaynalar ise “eğitim zaiyatı” der gibi fireye ayrılır. Onların yerine erkek doğurabilenleri gelir. Burda erkek ona teklif edilen kızlardan birini seçer yahut bir kıza gönül verir ve o kızı ister. Gündüz çalışır akşam ise annesinin talimatına göre ya döver karısını ya sever, ama asla annesini sevdiği kadar değil. Çünkü annesi onu - erkek olduğu için- öyle çok sevip öyle çok yüceltmiştir ki karısı o yüceltmeye yaklaşamaz bile.
• da artık kendi oğlundan nasiplensin değil mi?
21 ekim 2010