3 Temmuz 2017 Pazartesi

Dr Aysel hanım ve Kablava'nın ölümü

Öyle aklıma geldi. Aslında bunu söylemek eksik olur zira hiç aklımdan çıkmıyor ki.
Geçenlerde internette dolaşan bir video gördüm.
2008 de yayınlanmış, kanser olan bir hocanın son dersi.
Öyle güzel çözmüş ki hayatı. Allah onun imtihanını erken bitirmiş gibi geldi bana, Aysel Hanım gibi.
Esasında doktorların çok azı insanlara saygı duyar ve çok çok azı sever. Doktorlara yapılan şiddeti duyduğumda kim bilir ne yaptı, nasıl canını yaktı diye geçer içimden. Çok doktor ağlatmıştır beni.

Aysel hanım ağlatan doktorlardan değildi.
Yüksek puan aldığı için, para kazanmak için, mevki sahibi olmak için doktor olanlardan değildi.
Rabbim kabul etsin benim şahitliğimi.
Besmele ile başlardı muayeneye,
Rabbim şahidim olsun ki çok önemserdi insanların hem ruhsal hem de fiziki sancılarını, çok severdi hem Allah’ı hem mesleğini, hem de insanları, hep şükrederdi, hep ümidi vardı ve hep umut verirdi.
Öldürmekten değil yaşatmaktan yanaydı, kolaydan değil zor ama doğal olandan yanaydı.
Paran var ise alırdı -nelere para ödemiyoruz ki-, yok ise şu kadar alacağım der kandırırdı. Sonra da “ben senden para istemiyorum desem bana gelmezdin” diye gönül alırdı.
Gönlü olan, ruhunu konuşturan benim gördüğüm "İmanı tam" bir insandı. Rabbim var ise günahlarını affetsin.
Aysel hanım öldüğünde uzun süre bocaladım.
Korkmadan gidebileceğim, destek alabileceğim ablamı, bana boyuna yavrum diyen annemi kaybettim o öyle apansız gencecik yaşta öldüğünde.
Bilseydi öleceğini muhtemelen o da hoca gibi son anına kadar çalışır, olumlu olmaya devam ederdi.
Ben onun olumlu, Allah’a güvenen, bunu sürekli ifade eden imanına şahitlik yapabilirim.
Onun gibiler için ölene kolay dünyadan erken ayrılmak, bıraktıklarına zor.
Güçlü, mutlu, umutlu, düzenleyen, yoluna koyan için ölüm dinlenmeye geçiş, kalan için öğrendiklerini uygulama sürecinin başlangıcı.
Kalanlar anlamışsa nasıl biri olduğunu,
onun gibi umutlu, imanlı olmuşsa, onun gibi çözüm üretiyorsa, onun gibi her işe besmeleyle başlayıp şükür ile bitiriyorsa,
Ölen onlara güzel bir miras bırakabilmiş oluyor.

Kalanlar şikayet edip ağlayıp, bunalıma giriyorsa, ölen belki de bin kere ölüyor.
Babaannemin ölümü benim için ikincisi gibiydi, uzunca bir süre pusulası olmayan gemi gibi dolaştım durdum.
Halbu ki,
babaannemin yaşlıydı, hastaydı, öleceğini 1 sene öncesinden öğrenmiştik ve çok acı çekiyordu.
Nevrim döndü babaannem öldüğünde, onun cennette olduyğunu bilmek bile teselli etmedi beni.
Ona yapmadıklarım ve yaptıklarım dolandı durdu beynimde.
Korkunç bir suçluluk boğdu durdu beni.
Ölsem kurtulacağım bir işkence ki ölemezdim bu sefer, evladım vardı bana muhtaçtı.
Ben ne yapacağım? Kim benim için dua edecek, kim beni düşünecek?
Oysa ki Allah’a inancım konusunda çok iddialıyımdır.
Allah var gam yok derim herkesin her sıkıntısında.
Ama babaannem öldüğümde yüreğime bir taş oturdu.
Hani miden doluyken yüzmeye kalktığında suya giremezsin ya, ben de dünyaya karışamadım.
“Bu ilaçları kullanmalısın ki bunu kabullenebilesin” dediğinde doktor
ilaçlara baktım
ve şayet bunlar beni iyi edecekse, iyi edecek mekanizmayı harekete geçirecekse, herşey düzelecekse bunu ben başaramaz mıyım dedim.
İlaçları almak yerine babaannem için hayır yapmaya başladım.
(Rabbim babaannem için bir okul yapmamı nasip etsin diye dua ediyorum.)
O hep benim destekçimdi ve öldü, ben bundan sonra onun için birşeyler yapayım, yaptığım her hayır ona ulaştırılsın ve ben artık onun için yaptıklarımla yanında olayım,
o sağ iken bana dua ediyordu, destek oluyordu, ben de öldüğünde onun amel defterine katkıda bulunayım, insanlar ona dua etsin dedim.
Bir nebze de olsa rahatladım, babaannemin ölümünü tahammül edilebilir kıldı onun için yaptıklarım.
Oysa ben ölümü ne kolay kabullenmiştim, ne çok ölmek istemiştim, ne çok dua etmiştim ölmek için.
Babaannem öldüğünde neredeydi o mantığım, soğukkanlılığım?

Babaannem özeldi çünkü o dua eder, umut verirdi bana
Aysel hanım özeldi, çünkü o da umut verirdi, huzur verirdi.
Babaannem nasıl köydeki işlerini kutsal bir görevi yerine getiricesine özenle yapıyorsa Aysel hanım da işlerini ibadet gibi yapardı.
“ haydi bismillah diye başlar, aman canım herhalde kilo alacaksın, tabii ki yanıp kavrulacaksın, yok yavrucum bişeyin, sen kavun mu yedin de gaz oldun?, o vitaminler hep yapıyor bunu senin bişeyin yok istersen vitaminlere ara verelim, aman canım ne olacak benim de bir böbreğim büyük, oğluşum da doktoruna çekti, hadi çok şükür bak çok iyiymişiz….”
İç kanama geçirdiğimde onun telefon konuşması beni sakinleştirdi, korkularımı hafifletti.
Kızkardeşim sezeryan olduktan hemen sonra yataktan kalkmak istediğinde “ hadi yavrucum yürüyelim, sen bunalma” dedi ve koluna girdi, kaldırdı ve yürüttü onu.
Öyle kolaylaştırırdı ki işini,
öyle basitmiş gibi gösterirdi ki,
hani ben bile yaparım diyesi gelirdi insanın,
öyle güzel korkuları giderdi ki,
şifa melekleriyle beraber çalışıyor sanırdı insan.
Öyle severdi ki işini, gideyim ve o da mutlu olsun ben de mutlu olayım diyesin gelirdi.

Kimi insanlar özeldir, özel insanların imtihanı da özeldir, sanki onlar torpillidir.
Sağken umut, gidişleriyle mesaj verirler insana.
Aysel hanım da o üniversite hocası gibi erken ayrıldı dünyadan. Ya da dünyanın sırrını çözdü ve erken bitti imtihanı.
her aklıma geldiğinde “Rabbim onu en güzel ameliyle kabul etsin” diye dua ediyorum.
Rabbim Aysel Hanımla ve babaannemle cennetinde buluşmayı nasip etsin.
Bulundukları yerde huzur içinde olsunlar.
Sorarsa melekler “ben razıydım Allah da onlardan razı olsun” diyeceğim.
Kalanların işi zor.
Rabbim onların bize öğrettiklerini uygulayabilmemizi, cennetine layık yaşamamızı ve sevdiklerimizle cennetinde kavuşmamızı nasip etsin. Amin