Sevgili Nuriye Akman;
Sizin yazılarınıza cevaben yazdığım kimbilir kaçıncı yazı bu. Daha öncekileri yollamadım ama bu sefer durum farklı. Sizin yazınızla Mustafa Armağanın yazısı birleşince yazılanları üstüme alıp cevap vermem zaruri oldu.
1. Siz akil adam olarak rol istiyorsunuz ve haklısınız, kendini akil görenler şayet bunu resmi makamlarca tescilletmedilerse akil değiler mi?
2. Ülkeyi halk düşmandan temizleyip meclisi kurmuşsa kendi basit sorunlarını çözemez mi?
3. Bizlerin düşmanı ülkeden kovma gerekçemizde ve İstiklal Marşı’nda da belirtilen Allah için savaşmak, kimseden görev beklemeden Allah için bu yola baş koymak yetmez mi?
Geçenlere ülkemin büyükleri karar verdiler. Benim gibi Halk eğitim merkezinde çalışan öğretmenlerin öğrencileri mutlu veya motive etmesi için kurs başına ikişer hediye gönderdiler. Bizden iki öğrenciyi seçip hediye vermemizi istediler. Yaşları yirmi ile altmış arasındaki kursiyerlerden ikisine hediye vermemiz gerekiyor. Bunların görevi ne? Kursa gelip birşeyler öğrenmek. Zorunlular mı? Hayır gönüllüler. Bunun için Hayat boyu öğrenme programı çerçevesinde bizler kurs açmaya zorunluyuz. Ama içlerinden seçmemiz gerekiyor. Yani benim iki kurisiyerimi seçip “aferin çok iyisiniz” deyip diğerlerinde de “siz de çok iyi olun size de kahve fincanı hediye edelim” demem gerekiyor.
Ben bunu yapmadım. Yapamam da zaten. Gecelerce düşündüm. Kimi seçmeliyim? Kimi ayırmalı kimi öne çıkarmalıyım? Sonunda bunu kursiyerlerin seçmesi gerektiğine karar verdim. Kursiyerlere ikişer isim yazmaları için küçük kağıtlar ve birer kalem verdim. İlginç olan seçilen isimlerin benimde gönlümden geçen isimler olması oldu. Düzenli devam eden, sabırla çalışan, şikayet değil teşekkür eden kişiler seçildi. Halk eğitim müdürü“ kimi seçtiniz hocam?” dediğinde “ben değil kursiyerlerim arkadaşları seçti” dedim bururla.
Bence benim gibi öğretmenlerden tutun da müdürlere, hakimlere, savcılara, gazeteceilere ve akil adamlara kadar herkesi seçmeliyiz. Bunlar bize dayatılmamalı. Seçtiklerimiz şayet bizi mutlu etmiyorsa sonraki dönem seçmeyerek onlara tepkimizi belirtmeliyiz. Onlar da padişahlığın kalktığını ve hiçbir koltuğun hiçbir kimseye tapulanmadığını hissetmeli ve ona göre insanlara sevgi ve saygıyla muamele ederek vazifelerini yapmalı.
Demokrasi için değil imparatorluğun devamı için savaşan insanlarımıza sormadan ülkeye demokrasiyi getirip de diktatör gibi on yıllarca hükmeden yöneticilerin bize miras bıraktığı “ben akil isem o beni seçer yoksa ne haddime olsa olsa sakil olurum” hissinden kurtulup, kaderimize yön verme imkanını bize veren Allah’ın bana verdiği yetkiye dayanarak sizi “akil insan” ilan ediyorum. Sizin görüşlerinizi seçilmiş (!) yöneticilere anlatıp onları ikna etmenize gerek yok. Bizlere anlatın biz de başkalarına anlatırız.
Akıl akıllı ise akılda kalır, şimdi akıl almazda yazılmazsa da gün tarihte yazılı kalır. Sevgiyle kalın.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder