24 Şubat 2017 Cuma

la la land (babaannemin tabiriyle erkeğin yazdığı ve yönettiği bir film)


Filmin verdiği mesaj;

Erkek basitçe sever. Ya Kadın?

Erkek hem sever hem başarılı olur. E Kadın?

Erkek başarılı iken de yanında sevdiğini ister. Kadın?

Erkek vefalıdır. Kadınn?

Erkek sabırlıdır. Kadınnnnn?

Erkek sevdiği kadına destek olur. Kadınnnnnnnnn?

Erkek sevdiği kadının başarılı olmasından gurur duyar, arkasında olur. Kadınnnnnnn?

…..

Kategorisi;

Bilim kurgu, komedi, belgesel veya gerilim sevenlerin dünyasına giremeyecek kadar romantik ve müzikal

Müzikal sevmeyenler için “sıkıcı” olabilir (müzikallere bayılırım)

Müzikal sevenler için (müziklerini ayrı tutuyorum) biraz “zayıf” mı?

Romantik sevenler için “yavan” bir aşk film esasında, (uğruna ölmeler, ihanetler, herşeylerden geçmeler vs yok)

“aşkın" içine derinlemesine girilmemiş bile..

Hikayesi;

“Kazan kazan” üzerine kurulmuş bir birlikteliğin nasıl da “kaybet kaybet”e dönüştüğü “hazin” bir hikayesi mi?

Kökten feministlerin "oh olsun size" diyecekleri bir “zafer” hikayesi mi?

“Tutkulu olmak ile gerçekçi olmak” arasındaki çizgisinin devasa kalınlığı ile

“hayatın gerçekleri karşısında aşkın belli belirsizliği” işlenişi bakımından son derece başarılı ve gerçekçi aslında.

Kadın ve erkek karakterleri;

Karakterler erkekleri korur şekilde işlenmiş.

Müzikal değil de kadınların zalimliğinin ortaya döküldüğü bir belgesel

veya erkeklerin zavallılıklarının gösterildiği bir dram diyebilir miyiz?

(Erkek severse filminde de ve başka pek çok "aşık erkek" filminde olduğu gibi)

Yönetmeni;

Kadınların hırslarını ve bunların neticesini son derece beyefendi bir şekilde serivermiş olsa da

Acaba dedim (?) onu terk eden bir kadının yaptıkları mı,

Kendisinin yapması gerektiği halde yapmadıkları mı etkilemiş?

Neden kadınları bu denli bencil, vefasız ve çıkarcı göstermiş?

Gerçek dünyada ki karşılığı;

Her ne kadar sevdiğinin kariyerini ve hayallerini bu kadar destekleyen erkek olmadığı gibi

Biz kadınlar da bu kadar da acımasız ve hırslı değiliz aslında.

Yoksa öyle miyiz?

Yine de her adımımızda aşkın yanımızda olmasını isteyip istemediğimizi hatırlattığı için son derece gerçekçi ve eğitici olmuş

Ben bu filmi görmüştüm desem;

Filmi izleyince 25 sene öncesine gittim. Babamın aldığı iki papağan geldi aklıma.

Papağanları getirdiği gün kafesi alıp balkona çıkmıştı babam. Kafesten önce bir papağanı çıkarmış uçması için salmıştı.

“Ya geri gelmezse?” diye sorduğumda “Eşi burda gelmez mi hiç?” demişti kendinde emin olarak. Hakikaten de papağan uçmuş, uçmuş sonra geri gelip kafese konmuştu.

Babam onu alıp kafesin içine koymuş sonra diğer papağanı salmıştı. Diğer papağan ise uçmuş, uçmuş ama bir daha geri gelmemişti.

Sonra öğrendim ki giden papağan dişi, geri gelen papağan ise erkek olanmış.

“Papağanı niye tek aldın?” diye soranlara “eşi onunla kafeste yaşamaktansa özgürlüğü seçti” cevabını verirdi babam.

Acaba filimdeki kadının yaptığı gibi mi?

Herneyse…

Bence;

Müzikleri etkileyici,

Kurgusu bazı kopukluklar olsa da başarılı,

Hikayesi mutsuz son ile bittiği için akılda kalıcı,

Oyuncuları iyi (aslında yardımcı oyuncu yok neredeyse başroller ve figüranlar (dansçılar) ile çekilmiş)

Kesinlikle izlemeye değer hatta birkaç kez izlenebilecek ve belki de klasik olabilecek bir film

Romantik ve gerçekçi, sanatsal ve mantıklı.

Kısaca başarılı. Tavsiye ederim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder