7 Nisan 2009 Salı

Neden evlilik neden boşanma?

Evlilik mutlu olmak için kurulan bir müessese de 18 yaşı doldurmak dışında hiçbir gerek ve yeter koşulu yok.
Bir iş kurmak için bir sürü odaya kaydolmak, sermaye yatırmak eğitim almak veya yetkileri lisanslı birine teslim etmen lazım. Evlilik için sembolik bir para (30 tl) yetiyor.
Bir iş kurduğunuzda; müşteri memnuniyeti, maliye, sosyal güvenlik kurumu, zabıta vs düzenli olarak şirketi ve çalışanları denetliyor da, evlileri denetleyen de, yaptırım uygulayan da yok
Kocandır döverde severde,
Kadındır dırdır yapar,
Kocadır gönlü kayar ama sana geri dönüyorsa sorun yok,
Kadındır seni aldatmadığı sürece sorun yok,
Kocadır zaten yoruluyor bir de sana daha ne yapsın,
Kadındır bütün gün bunalmış sana mı gülümsesin, zaten canından bezmiş, saçıcı senin için süpürge yapmış.
Bunlar artar da artar.
Yirmi sene okuyup düzenli olarak sınavları kazandıktan sonra doktor olan kişi sorunlu bir çocuğu, karıyı veya kocayı tedavi etmek için yıllarca çalışırken, kendi ailesi söz konusu olduğunda başka doktorlara hasta üretebilir hale gelebilir.
Yıllarca okuyup, bir sürü dayanıklılık testinden geçtikten sonra pilot olan kişi uçak kullanabilmek için teknik servisin onaylı raporu, kulenin onayı, hava raporu olmadan uçuşa çıkmaz. Aynı kişi evliliği söz konusu olduğunda ne arızaları, ne ortamın havasını, ne de irtifa kaybetmeye başladığını gördüğünde bir yerleri arayıp yardım istemeyi beceremez de tabiri caiziyse göz göre göre yere çakılır.
Yıllarca okuyup edindiği bilgi ve tecrübeyle karşısına çıkanları boşamamak için bin dereden su getiren hakim zaman olur kendisini bir başka hakimin karşısında buluverir?
Boşanmış biri; boşanmanın nasıl bir travma olduğunu da, gerektiğinde tek çözüm olduğunu da, yukarıda yazdıklarımın onda birinin bile gerek ve yeter koşul olduğunu da en iyi bilendir. Karı ve koca –herhangi biri – birbirine gülümsemekten vazgeçtiği, öfkeyle bakmaya başladığı ve diğerinin de bu durumu düzeltmek için çaba sarf etmekten vazgeçtiği zaman işte boşanma zamanıdır.
Esasında demokrat biriyim, liberal sayılırım. Ama evlilik söz konusu olduğunda karı ile kocanın bir vazifesi konusunda son derece kuralı ve dikta sayılırım. “Kişilerin birbirini her an elinde tutmak için çaba sarf etme zorunluluğu”
Ülkemizde birbirini aldatan, birbirine şiddet uygulayan, birbirini yok sayıp kendi hayatını yaşayan insanların evliliği yürüyor da; Birbiri ile iletişim kurmayı isteyip de bunu başaramayan, kendini anlatamadığı için kavgaya oradan savaşa giden evlilikler ihanet olmasa da, şiddet olmasa da, kumar olmasa da maalesef yürümüyor.
Peki diyelim ki yürümüyor. Karı koca olmayı başaramayan insanların anne baba olarak sorumlulukları ne de topluma karşı aile yetkilileri olarak sorumlulukları nasıl düzenlenmeli boşanma sonrasında?
Karı kocanın birbirinin kıymetini anlaması için karşı tarafa daha fazla değer veren bir mi ortaya çıkmalı? Bir erkeğin veya kadınının çocuğunun kıymetini anlaması için bir başkasının kendi yerine geçip o çocuğa sevgi vermesi mi tetiklemeli iş işten geçtikten sonra?
Buraya kadar atlanılan bir nokta var.
Kadın ile erkeğin fıtratı. Kadınların kadın ve anne olma hakları, kocanın koca ve baba olma hakkı, çocukların anne ve baba ile beraber olma mutlu bir ailede büyüme hakkı.
Boşanan kocalara sorulmalı. Karısının bin liralar kazanması, en güzel yemekleri yapması, adamın istediği misafirleri en iyi şekilde ağırlaması, evin işlerini binbir özenle yapması, çocukların sorumluluğunu tamamen alarak kocasına iş hayatında ilerleyebilme imkanı vermesi mi, eve geldiğinde kendisini gülümseyerek sevgiyle ve heyecanla karşılaması mı daha önemli?
Boşanan kadınlara sorulmalı? Kocasının ona bir yerlerde yetkili kişi olarak çalışmasına destek vermesi, bir sürü insana sözünü geçirebilme imkanı tanıması, böylece her an madden özgür olduğunu hissettirmesi, evini en şık şekilde dekore ettirmesi, tertemiz olması için zamanını veya parasını evine harcamasına izin vermesi mi? kocasının kendisine dilek ve isteklerini yerine getirecek sevgi ve heyecanla kendisine bakması mı daha önemli?
Anne babası boşanan çocuklara sorulmalı? Anne ve babasının onlara lüks şartlar sağlaması, özel dersler aldırması, istedikleri her oyuncağı alması, istedikleri her yere gitmelerine izin vermesi mi daha önemli? Okullarıyla dersleriyle elinden geldiğince yakından ilgilenip, sevgiyle önüne bir kap da olsa yemek koyup, boş zamanlarını mutlu bir şekilde beraber geçirmesi mi?
Eş kelimesi en başta hatalı.
Eşlik yoktur. Karı kocalık vardır. Kocanın karısına, karının kocasına ihtiyacı vardır. Kişinin eşine ihtiyacı yoktur. Eşi zaten kendisi gibidir çünkü.
Kadınlara okumak, meslek sahibi olmak, para kazanmak, özgürlüğünü eline almak, kariyer yapıp bir yerleri yönetmek, lüks eşyalara eve, arabaya sahip olmak, çocuğumun en iyi okullarda okutmak, en iyi bakıcıları tutmak için çalışmak bu arada evli olup toplumda evli olarak bilinmek ve böylece başarılı olmak öğretildi.
Oysa ki bu kadınları mutlu etmedi. Bilakis mutsuz, değersiz hissettirdi. Kadın gibi değil de asker gibi, işçi gibi veya süs biblosu gibi hissettirdi,
Kocalara koca gibi değil eş gibi ama karısı olmayan bir adam gibi hissettirdi.
Kocalara çalışan para kazanan kadınlarla olmak böylece daha iyi şartlarda yaşamak öğretildi, Ama bu onları mutlu etmedi. Bilakis onları kazandıklarını başka ortamlarda harcamaya itti. mevcut şartlar mutluluk vermediği gibi onları başka yerlerde mutluluk arayışına itti.
Tabii ki parasız olmaz. Peki para kazanmak kadınının yükü mü olmalı?
Tabii ki yaşam için iyi şartlar sağlanmalı da bunları sağlamak için mevcut zamanı öfke ve bıkkınlıkla geçirdiğin anlar hayatının bütününü alıyorsa buna değer mi?
Ne kadar para yeterlidir? Ne kadar kazanınca artık durmak gerekir? Ne olmazsa hayat gene de sürer ne olmazsa biter?
Burada mühim olan kişinin gerçekten ne istediğidir.
Karşısındakinin ne istediğini önemsemeyen ve kendi isteklerini ön plana alan için tabii ki sorun yok.
Bir kadını veya bir adamı görmek artık bunaltıyor ise medenice ayrılmak en güzelidir.
Ancak kavgaların sebebi görmek istememek değil de tam tersi bir şekilde iletişim kurmaya çalışmak ise? İşte o zaman bir bilgenin sözü giriyor devreye.
SŞT ;Sitem, şikayet ve tartışma.
Birisini kaybetmenin anahtarı.
Peki çözüm nedir?
Çözüm gitmek isteyen -karı veya kocayı- özgür bırakmak ama kalmak isteyeceği güzellikte bir yaşam alanını ona sağlayıp sunmak.
Kalınacak yer huzurla yaşanabilecek yer olmaya hep devam etmelidir ki –her an her zaman- kişi bir daha gitmeyi aklına bile getirmesin.
6-4-2009

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder