7 Nisan 2009 Salı

Pırlanta bilekliktir evlilik

Adam kadını gördüğünde işte bu benim hayatımı sürdürmek istediğim insan onu kaçırmamalıyım demiş içinden. En kısa zamanda kadına bu düşüncesini açmış. Kadın “iyi ama nerde senin benimle nişanımı simgeleyen yüzük” demiş. Adam ne olduğunu anlamamış. Kadın “bana pırlanta bir tek taş almalısın ki taktığım sürece sana verdiğim sözün devam ettiğini görüp için rahat etsin” demiş. Adam heyecanla sarrafa gitmiş ve kadına şık bir pırlanta yüzük seçmiş. Yüzükle beraber teklifini yinelemiş, kadın son derece mutlu bir şekilde yüzüğü adamın parmağına takmasına izin vermiş.
Adama kadın ile beraber yaşayacağı günü erkene almak evlenmek için can atıyormuş. Kadın “peki ama nerde senin bana düğün hediyen” demiş? Adam anlamamış kadın ona “pırlanta yüzüğe uyan bir pırlanta bileklik almalısın ki evliliğimizin kalıcılığının göstergesi olsun” demiş. Adam evlenme teklifini kabul eden kadını gururla vaktiyle yüzüğü aldığı sarrafa götürmüş. Kadının daha evvel kalın altın bilezikleri, gümüş bilezikleri, deri bileklikleri olmuş ama kimse kadına pırlanta bir bileklik almayı düşünmemiş. Kadın için adamın ona alacağı pırlanta bileklik ona verdiği karşılıksız sevginin ifadesiymiş. Çünkü eşlerine altın bilezikler alan insanlar zamanla bu bilezikleri bozup kullanmayı düşünür ve aslında hediye almaz yatırım yaparmış. Oysa aynı para verilerek alınan bir bilezik ile pırlanta bileklik aynı paraya geri verilemez, pırlantada yarı yarıya zarar edilirmiş. Kadın geçmişteki yaşadıklarını unutup “zaten hiçbir şekilde bunu bozdurmayacağım. Çocuklarıma ve hatta torunlarıma bırakacağım. Evler arabalar, takılar değişir ama bu pırlanta bileklik bizim aile yadigarımız olacak” demiş.
Gitmişler, sarrafa göre ortanın altında, kadına ve adama göre çok pahalı ama görünüşte son derece sade bir bileklik almışlar. Görenler onu gümüş sanmış, kadın nazar etmesinden korkmadıklarına gururla “yok pırlanta hem de altın üzerine” demiş. Bazen de kızdırmak istediklerine söylüyormuş. “Yaa evet baksan ucuz bir bileklik gibi görünüyor ama kim der ufak bir araba parasına alındığını” diyormuş.
Kadın bu bilekliği bir takmış bir daha çıkarmamış. Dağda bayırda derede tepede her yerde takmış. Taktıkça kocasının ona verdiği kıymeti hatırlıyor gülümsüyormuş.
Daha bir ay olmadan bir akşam kadın yatağına uzanırken elinden düşü vermiş pırlanta bileklik. Öyle apansız. Kadın çok üzülmüş bunu felaket olaylarına yormuş. Kocası “üzülme götürür yaptırırız senden daha mı kıymetli ” demiş. Kadının içine su serpilmiş. Götürmüşler ertesi gün tamire vermişler. Aradan iki hafta geçmiş adamı aramış kuyumcu gelin bilekliğiniz hazır diye. Sattıkları bileklikler içinde en ucuzlarından olan bu bilekliği öylesine tamir etmiş kuyumcu ustası. Kadın sevinçle bilekliği almış adam gururla bilekliği karısının bileğine takmış. Satıcı onların birbirlerine sevgilerini ve ona göre bunu bu ucuz bileklik ile ifade etmelerinin çelişkisini yaşamış. Oysa onun maaşının belki de on katıymış o bileklik de oradaki bileklikler içinde ucuz olanlardan. Kadın ile adam sevinçle evlerine gitmişler.
Akşam olmuş kadın masaya uzanırken düşüvermiş bileklik elinden. Kadın merakla bilekliği incelemiş ve lehim yapılan yerden koptuğunu fark etmiş. Kocasına üzüntüyle bu durumu anlatmış. Kocası “üzülme nazardan ise nazar çıktı bak ne güzel” deyip moralini düzeltmeye çalışmış. Ertesi gün gidememişler kuyumcuya, işleri varmış. Yaklaşık bir hafta sonra gidip olayı anlatmışlar. Kocası “lütfen inceleyin aynı yerden koptu” demiş. Kadın “evet baktım orda bir sorun var” demiş. Tezgahtar sarraf ise içinden “bu ucuz şeyi mi inceleyeceğiz” diyerek bilekliği alıp tamire ayırmış. Aradan zaman geçmiş bileklik tamir edilip kadınının eline takılmış aynı seremoni ile. Kendince akıl vermiş kadına “günlük kullanmayın, ürünlerimiz çok özel günler içindir” diye. Kadın isyan etmiş bu söylere de bilekliği almanın mutluluğuyla çıkıvermiş dükkândan ve taşımaya başlamış bilekliğini.
Kadın teyakkuzdaymış bu sefer sürekli bilekliğindeymiş aklı. Böylece kopmadan fark etmiş bilekliğin eskiden kopan yerinin kırılmaya başladığını. Kadın bilim adamı heyecanı ile durumu kocasına göstermiş. Kocası “iyi ya şimdi götürelim çözsünler” demiş. Götürmüşler. Bu sefer başka bir delikanlı varmış sarrafta. Bilekliği merkeze göndereceğini söylemiş. Aradan zaman geçmiş ama ne aramış adamı ne de sormuş. Onbeş gün sonra adam arayıp merak ettiğini söylediğinde başka bir tezgâhtar özür dileyerek eski tezgâhtarın bilekliği unuttuğunu söylemiş, iki gün sonra adamı çağırmışlar ve bilekliğiniz hazır demişler. Kadın “incelediniz mi demiş neden kopuyormuş?” Adam cahilliğini savurmak için “incelendi ve artık kopmayacak” demiş. Kadın ile adam eve gitmişler.
Ertesi gün bileklik kadınının elinden düşüvermiş. Kadın ve adam sinirle kuyumcuya gitmişler. Kuyumcu aynı anlamaz tavırla onları savuşturmuş. Kadın “yok bu böyle olmayacak, ben bunların merkezini arayayım” demiş. Aramış, karşısına olgun ve saygılı bir bey çıkmış. Ona yaşadıklarını anlatmış, karşıdaki kibarca kadını davet etmiş. Onu daha pahalı bir bileklik almaya ikna etmeye çalışmış kadın karşı çıkmış. Ona daha kolay kullanabileceği bir bileklik önermiş kadın istemeye istemeye kabul etmiş.
Yeni pırlanta bilekliği daha bir özenle taktığı halde bu bileklik de bir hafta sonra ikiye ayrılmış. Kadın ve kocası gidip eski bilekliği geri istemişler. Binbir söz ile “bir daha kesinlikle kopmaz taahhütleriyle geri” almışlar. Kadın artık bilekliği sadece evde takmaya başlamış ki kaybettiğinde bulabilsin.
Ancak hassas bileklik takılmaya dayanamamış, lehim yerinden bir parça kopup kadının bileğini çizmiş. Kadın “yaşasın buldum elimdeyken kopmaya başladı” diyerek bilekliği alıp kocasına göstermiş. Aynı yerden 4. kez kopuyormuş bileklik. Adam ile sarrafın yolunu tutmuşlar. Sarrafın tavrı sabitmiş hangi tezgahtar çıksa aynı ezberi onlara söylüyormuş. Kadın “istemem ben bu bilekliği böyle yapacaksanız” demiş. “Ben bunu takamayacaksam ve sürekli kopacaksa istemem” diye diretmiş. Sarraf kadını sakinleştirmeye çalışıp yollamış.
Kadın şimdi o bilekliğe verdiği para ile bilekliği takmanın ona verdiği haz arasında gidip geliyormuş. “düşecekse ve onu temelli kaybedeceksem bari paramı kurtarayım” düşüncesindeymiş.
Kıssadan hisse.

Pırlanta bileklik kıymetlidir de sarraftan fazla değer verirsen elinden ne gelir?
Sakınan göze çöp mü batar?
Pırlanta bileklik takılmak için midir kasada saklanmak için mi?
Pırlanta bilekliği takmanın ciddiyetini ve konforunu ihmal ettiği zamanları kadın nasıl hasretle yaad ediyor şimdi takamaz veya takamayacağına dair korkular beslerken içinde?
Aynı yerden tamir kaldırır mı, kaldırır ise kaç tamire dayanabilir bir pırlanta bileklik?
Belki bir boğumu kaldırmalı mı ya da sökük yeniden mi takmalı?
Ya da bilekliği yapan usta da o bilekliğe takan kadar kıymet verse sorun en başta çözülür müydü?
Özetle; Evlilik sahip olmanın kıymetini bilemediğimiz bir pırlanta bilekliktir.
Daha evvel hiç takmamış isek altın bilezik gibi davranır sonra hayal kırıklığına uğrarız. Altın bilezik bozulsa da aynı kıymeti eder de pırlanta bileklik yarı değerinin baştan kaybeder.
Ve bir sorun var ise bir evlilikte tamir etmek aynı sorununun tekrarını önlemez. Önemli olan sorunlu kısmı gözden çıkarmak sağlam kısımları kaybetmemek için belki de bir boğum olmadan hayatı sürdürmektir.
Evlilik pırlanta bilekliği sapasağlam bileğinde taşımaktır. Mutlu evlilik ise hiç çıkarmadan taşımaktır. Sahte evlilik ise onu kasaya kaldırmak, düşmanları çatlatmak veya gösteriş yapmak gerektiğinde çıkarıp takmaktır.
Allah herkese kıymetini bilip koruyabilecekleri bir pırlanta bileklik versin de onlar bunu torunlarına yadigâr bırakabilsinler. 7 nsan 2009

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder