Uzun zamandır halletmem gereken işler vardı, Çok önemlileri ve içinde bir o kadar da komik olanları. Kimilerinin düşünmeden yaptıkları benimse düşünmeden eyleme geçememem sebebiyle iş kuyruğunda beklettiklerim.
Önemli işler özellikle felsefe, tarih ve dini alanında okumak yanında mutfağın ve oğlumun odasının camını silmek gibi sıradan işler. Kariyer konusunda fikri oluşumlar geliştirmek gibi önemli bir işler yanında evdeki çekmeceleri derleyip içinden çıkacak evrakı tasnif etmek gibi sıradan işler yapmak.
İşim herşeyleri ertelemek. Yok etmiyorum. sadece daha önemlileri gelince bir önceki ertelediklerimden birini seçiyorum. Yani tersine çalışıyorum. Önemli ve sıradan işlerim ise birikiyor yeni bir iş gelsin de onun yerine bizden birini yapsın diye. Böyle sürüp gidiyor. Nasıl oluyor da bunca işi yapanlarla aynı düzlemde kabul edilebiliyorum onu bilemedim. Nasıl oluyor da evime gelenler hayal kırıklığına uğrayıp derhal evi terk etmiyorlar. Bilmiyorum. Belki de konuk sayımı bunca işi yapanların konuk sayısıyla birlikte analiz etmeliyim. Bilmiyorum. Bu gün önemli ve sıradan işlerimden biri iki iş yaptım. Oğlumun odasının camını sildim. Çünkü yapmam gereken daha acil işler vardı.
Akşam kayınvalidemi davet ettim ve öncesinde komşunun ikindi çayına davet edildim. Yani onlara hazırlık yapamamak için sıradan bir iş seçmeliyim. İki gündür ablamdan aldığım bir kitaba daldım. Bu önemli işe koyuluren tabii ki dünlük önemli işlerimi aksattım. Akşam için dünden kalan sigara böreklerini çıkarıp kızarmaya hazır hale getirebilirim. Zorlarsam camı sildiğim kovaları boşatır banyoyu da insan içine çıkar hale getirebilirim. Belki daha da zorlar günlük gazeteyi kapıdan alır ve bir göz gezdiririm.
Ben kesinlikle eski zamanlarda yaşayan bir sultandım ve benim için tüm önemli ve sıradan işleri planlayan bilge ve yetenekli yardımcılarım vardı. Yoksa yaklaşık yüz yıldır demokrasinin hüküm sürdüğü bir memlekette en önemli ve en aciz işleri bile yapamayıp her konuda ahkâm kesiyor olmamı deliliğime yoracağım. Bu durum pek işime gelmiyor. Etrafta bu kadar deli var iken ben de onlardan biri olabilirim pek ala. Ama delilik benim vaktiyle geçtiğim ve geri dönemeyeceğim bir safha. Muhsin Çelebi misali biz yere koyduğumuz bir kaftanı bir daha üstümüze örtmeyiz. Güzel olsaydı orada kalırdım. Hayır hiç güzel değildi.
O vakit deli değilim. Bir bilgenin bana anlattığı gibi; “dünya akıllı iken çekilecek bir mekan değil o vakit aklımızı kaybetmek lazım. Bunun en mantıklı yolu ise aşık olmak” Deliliğimin kaynağı aşk olsa bu beni daha bir onurlandıran bir çıkış olurdu. Ondan emin olabilmem için başıma büyük felaketler gelmesi ve benim bunları yok saymış olmam gerekirdi. başıma gelenleri düşünürsek aşık olduğum konusu muğlakta kaldı.
Anlaşılacağı üzere ne olmadığımdan yola çıkarak ne olduğuma ulaşmaya çalışmam zaman alacak.Vakit ilerliyor. Komşuya gitmeden önce büyük ve küçük işlerden birkaç tane daha halledersem kendimi İstanbul’u fethederkenki mağrurluğu ile Fatih'e benzeteceğim.Önemli olan iş yazmaktı, sıradan iş ise komşuya gitmek üzere giyinmek.
Not: Eskiden ajandalarım olurdu yanımda ve bir kalem. Her yerde yazabilirdim. Bilgisayar iyi hoş ama her an içimden gelenleri taşıyabileceğim kadar elimin altında olamıyor maalesef.
Yaşasın demek ki bilgisayar bağımlısı olmamışım. Zaten olsaydım yazmaya değil beynimi bulandırmaya ayıracak vaktim olurdu. 19 ağustos 2009
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder