20 Mart 2013 Çarşamba

Suyun derdi buharlaşıp ayrılmak değildir. Onu koruyamayacak kadar küçük olan gurubundan ayrılıp daha büyüğüne kavuşmaktır.

Suyun derdi buharlaşıp ayrılmak değildir. Onu koruyamayacak kadar küçük olan gurubundan ayrılıp daha kalabalığına kavuşmaktır.
Şayet su buharlaşmak isteseydi ne dereler kalırdı ne de denizler. Ne su depolarında su olurdu ne de vücudumuzda.
Bir bardak suyu ve açık bir yere koyun bir de aynı miktarda suyu taş bir alana yayın. Bardaktaki su neredeyse olduğu gibi kalırken taş zemine dökülen su buharlaşıp gider. Çünkü bardakta suyun birbirine destek olacağı kadar büyük bir kabilesi vardır. Taşa dökülen su ise birbirinden uzaklaşmaya başlamıştır.
Yer çekimi de aslında suyu büyük bir hacme ulaşmışsa çekebilir. Yoksa bulutlarda çamaşırlardan ayrılan su buharı zemine yapışırdı. Oysa çamaşırdan su damlayacak kadar çok miktarda buharlaşıyorsa yere dökülür ve bulutlardaki su miktarı havanın taşıyamayacağı kadar çok ise yağmur olur.
Ateş bile sudan daha az ise kuvveti aciz kalır ona karşı. Ve su da şayet yalnız ise çaresizce buharlaşır ateş karşısında
Biz ise su kadar bağlı değiliz birbirimize. Ait olduğumuz kümeye kavuşmak için değil yalnızca kendimiz olmak için uğraşırız. Şayet bölüp parçalarlarsa daha kolay uzaklaşırız ailemizden. Şayet sıkı sıkıya ağlı olursak ayıramazlar bizi bir sürahideki su gibi birbirimizden.21 mart 2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder