Sayın Hocam;
Size kırıldım.
Ne “işliğin” bizim orda nasıl bilindiğini ne de “çok zengin olursam kuracağım araştırma enstitüsünde üretmeyi tasarladığım icatlarımı” yazmayacağım.
(Çok ısrar ederseniz yazabilirim hemen kestirip atmayın canım)
Eski filmlerden bir replikle başlasam saygısızlık saymazsınız değil mi?
“Kuzum siz avukatı mısınız?”
Bayılırım o “kuzum” sözüne. Bir de “şekerim” vardır ki çok kullanırım hayatımda.
Gelelim konuya;
Sayıları iki elin ve iki ayağın parmaklarını geçmeyecek kadar sınırlı sayıda takip ettiğim yazarlardan biri olduğunuz için “yüksek okurluk merciinin –bunu daha sonra “yom” diye kısaltacağım- bana verdiği yetkiye dayanarak” sizi ikaz etme yetkisini kendimde görerek başlıyorum satırlarıma...
En başta belirttiğim duygularımı bir kenara bırakıp vazifemi tarafsızca ifaa etmeye çalışacağımdan emin olunuz.
Sualler:
Bir konuda hüküm veriyorsanız size “hâkim” derim ki; Amerikan filmlerinde “iki tarafa da eşit yaklaşıp delillerini hakkaniyetle sunmalarını sağlamak hâkimin asli görevidir.”
Ben hâkim değilim itham edenim derseniz “savcı” derim ki; bir şeyi korumak için kendiliğinizden faaliyete geçme gücünüz ile deliller ışığında tutuklasanız, sorgulasanız bile karşı tarafın sunduğu delillere ve gelişmelere göre yeri geldiğinde talebinizi değiştirmeniz icap eder. Kesin haklıysanız ayrı. Ki buna “hâkim” karar verir o zaman hâkim kim? Karar ne?”
Hayır, ben “avukatım” derseniz o başka. Kardeşimin kocası övünerek “suçlu kaçak bile, olsa biz görüşebilir ve destek alıp savunabiliriz onu, bizi sorgulayamaz adalet” der mesleği için. Avukat aldırmaz savunduğu kişi veya kurumun haklı mı haksız mı olduğuna “en az ceza ile kurtulmasını” başarı hanesine kaydeder diye devam eder mesleğini savunmaya.
Son dönemde sizi hep avukat cüppesi ile gördüğümden tarafsızlığınızı ben bile sorgular oldum. (yom’dan aldığım yetkiyle konuştuğumu hatırınızda tutunuz lütfen) da, büyüklerin hayata bakışlarının kolay esnemeyeceğini bildiğim için kendime bir süzgeç oluşturdum ve yazdıklarınızı görüp geçirdiklerinize yordum. (yom’un temsilcisi olarak tarafsızlığımı korumak görevim gereği?)
Şimdi en samimi ifadeyle sorsam; “Bunca sıkıntının büyük sorumlusu bir taraf iken küçük sorumluluğun bile diğer tarafta olduğuna dair hiçbir kuşku yok mu içinizde? Var ise “neden nalıncı keseri” gibi sadece bir tarafa yöneltiyorsunuz ithamlarınızı? Desem;
(Haddimi kaç şiddetinde aşmış olurum? Ama yom üyelerinin dokunulmazlığı olduğunu ve gönüllü çalıştıklarını hatırlatsam, yumuşatır mı ortamı? Ya da makamımı kullanarak tehdit ettiğimi mi düşünürsünüz?- Haşa-)
Eşim, bazı guruptakiler talimatla sürdürür hayatını demişti yetkin ve resmi meslek dallarının bir guruba ait olduğunu öne sürerken,
“peki şekerim düşün, sen bilmem ne sınavlarını aşıp, bilmem kimlerle boğuşup, böyle yetkin ve bir yere geldin… Her konuda adım atarken bağımlı olmayı nasıl kabul edersin? Yoksa cariyelik ve kölelik kaldırılmadı da makam verilip orda çalıştırılmaya mı başladı insanlar? Yüzde yüz itaat etmezlerse ne yapacaklar onlara? Ya, o insanların aklı? İnancı? Vijdanı? Ve en önemlisi Tarafsızlıkları?”
cevap “bilmiyorum çünkü ben hiçbir guruba dâhil olamam zaten” oldu.
Eski bir Amerikan filminde “düşündüm de efendim….” İle başlayan subaya, “size düşünmenizi kim söyledi? Düşüneceğiniz kadar bilgi vermiyorum size” cevabını vermişti kumandanı.
Satırlarıma her ne kadar siz başkalarını anlamasanız da ben sizden anlamış gibi yapmanızı talep ediyorum sözleri ile son veriyorum (“yom” dan aldığım yetkiyle pek tabii ki).
Herhangi bir ceza talebim olmayacak zira bu kurumun yaptırım yetkisi yok.
Olsa olsa benim gibi birkaç okurun kırgınlığını azaltmış olacaksınız.
Söz savunmanın… ZR YomÇT
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder